17 Şubat 2024

Bekledim de gelmedin

Herhalde diplomasi tarihinde birbirleriyle bu kadar sıklıkla görüşen bir başka iki lider görülmemiştir. Hele de iki liderden birisi NATO üyesi bir ülkenin cumhurbaşkanı ise. Kim bilir? Belki de çok muhabbet tez ayrılık getirmiştir...

29 Ocak’ta Rus Tass haber ajansında Putin’in dış politika danışmanı Yuri Uşakov’a atfen yer alan bir haberde, Devlet Başkanı Putin’in yakında Türkiye’yi ziyarete hazırlandığını kaydediliyordu. Birkaç gün sonra da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, aynen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın  Mısır ziyareti örneğinde olduğu gibi tarih vermeden bu ziyareti teyit etti. Resmen açıklanmamış olsa da,  Putin’in 12 Şubat’ta Türkiye’ye geleceği biliniyordu. Bu kere geçtiğimiz hafta sonunda Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, Putin’in Türkiye ziyareti için hazırlıkların devam ettiğini, esasen hiçbir zaman  tarih belirlenmemiş olduğunu dile getirdi.

Ertelenen ziyaretler

Son yıllarda Ankara’nın kapısını çalan Batılı lider yok denecek kadar azaldı. Hatırladığım kadarıyla ABD Başkanı Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, İngiltere Başbakanı Sunak henüz Türkiye’ye ayak basmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek isteyenler, genellikle Türkiye’ye gelmektense uluslararası toplantılar marjında görüşmeyi tercih ediyorlar. Görünen o ki Avrupalı liderler haricindekiler de, Türkiye’yi ziyaret etmezden önce iki kez düşünmeye başladılar. Ziyaretler birbiri ardına ertelenip duruyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi aslında geçen sene 27 Temmuz’da Türkiye’yi ziyaret edecekti. Ama aynı tarihte Rusya’ya gidip Putin ile görüşmeyi yeğledi. İsrail Başbakanı Netanyahu yine geçen yıl 28 Temmuz’da gerçekleşmesi beklenen Ankara ziyaretini son anda iptal etti. Herhalde bir daha Türkiye’ye  gelmeyi de aklının ucundan bile geçirmiyordur. İran Cumhurbaşkanı Reisi, bu yıl 3 Ocak için planlanan ziyaretini 3 hafta geciktirerek 24 Ocak’ta yaptı. Rusya Devlet Başkanı Putin Türkiye ziyaretini ilk kez ertelemiyor.Daha önce de bir ara Akkuyu nükleer santralinin açılışı için Türkiye’ye gelmeye  niyetlenmiş, ancak sonuçta 27 Nisan 2023 tarihindeki törene video bağlantısıyla katılmıştı.

Putin neden gelmedi?

Diplomatik çevrelerde Putin’in Ankara ziyaretinin ertelenmesine gerekçe olarak 17 Mart’ta Rusya’da, 31 Mart’ta da Türkiye’de düzenlenecek seçimler gösteriliyor. Buna kargalar bile güler. Putin herhalde kendi katılacağı seçimlerin tarihlerini unutacak kadar Amerikan Başkanı Biden gibi zihni melekelerini yitirmiş değil. Aksine hafta başında FOX News'un eski  programcılarından Tucker Carlson’a verdiği iki saat süren mülakatındaki performansıyla diğer ülkelerdeki karşıtlarına taş çıkarabilecek dinçlikte olduğunu gösterdi.

Peki Putin Türkiye ziyaretini neden erteledi? Bu ziyaretten Erdoğan ve Putin’in farklı farklı beklentileri vardı. Erdoğan’ın öncelikleri, Putin’i Türkiye ile Birleşmiş Milletler'in öncülüğüyle başlatılan Karadeniz Tahıl Koridoru anlaşmasına geri dönmeye ikna ederek uluslararası alanda itibar kazanmak, mahalli seçimler öncesinde ekonomiye biraz nefes aldırmak için Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı doğal gazın faturalarının ödenmesini bir süre daha erteletebilmek veya doğal gaz fiyatlarında indirime gidilmesini sağlamak, Rusya’nın ortaya attığı Türkiye’nin gaz merkezi haline getirilmesi önerisini kuvveden fiile geçirebilmek.

Putin’in beklentileri ise, S-400’lerden sonra Türkiye’ye Rus yapımı yeni silah sistemleri satabilmek, Rus iş insanlarının Türkiye ile ticarette Türk bankalarının  ambargo korkusuyla işlem yapmaktan kaçınmalarından doğan sorunlara çözüm getirmek, Türkiye-Suriye ilişkilerinde kendi arabuluculuğunda ilerleme kaydetmek. Anlaşılan o ki ziyaret hazırlıkları sırasında iki tarafın beklentilerinden hiç birinin  karşılanamayacağı görüldü.  Üstüne üstlük son dönemde Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya katılımına ilişkin onay işlemlerini alel acele sonuçlandırması,  F-16 savaş uçakları  için ABD ile varılan mutabakat, Baykar’ın Ukrayna’da İnsansız Hava Aracı üretimine başlayacağına ilişkin açıklaması  herhalde Putin’in hiç hoşuna gitmemiş olmalı.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre, son 7 yıl içerisinde Erdoğan ile Putin 30 kez yüz yüze,25 kere de telefonla görüşmüşler. Herhalde diplomasi tarihinde birbirleriyle bu kadar sıklıkla görüşen bir başka iki lider görülmemiştir. Hele de iki liderden birisi NATO üyesi bir ülkenin cumhurbaşkanı ise.

Kim bilir? Belki de çok muhabbet tez ayrılık getirmiştir.

Hasan Göğüş kimdir?

Hasan Göğüş, 1953 yılında Gaziantep'te doğdu. 1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

Diplomatik kariyerine 28 Nisan 1977'de başladı. Yurtdışında sırasıyla Yeni Delhi Büyükelçiliği'nde ikinci kâtip, BM Cenevre Ofisi nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliği'nde başkâtip, Londra Büyükelçiliği'nde müsteşar, AGİT'te Daimi Temsilci Yardımcısı olarak çalıştı.

Dışişleri Bakanlığı merkezde; Müşterek Güvenlik İşleri, Savunma Anlaşmaları ve Uygulama dairelerinde ikinci kâtiplik, müsteşar özel kalem müdürlüğü, Bağımsız Devletler Topluluğu Genel Müdürlüğü'nde Orta Asya Daire Başkanlığı, AGİT Silahların Kontrolü ve Silahsızlanma Genel Müdür Yardımcılığı, Çok Taraflı Siyasi İşler Genel Müdürlüğü ve Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleriyle ikili ilişkilerden sorumlu Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Merkezdeki son görevi sırasında Türkiye-Hollanda ilişkilerine katkılarından dolayı Hollanda Kraliçesi Beatrix tarafından "Oranje- Nassau" nişanı ile ödüllendirildi.

Büyükelçi olarak Türkiye'yi sırasıyla Yeni Delhi, Atina, Viyana ve Lizbon'da temsil etti. 23 Ekim 2018'de Dışişleri Bakanlığı'ndan emekliye ayrılan Hasan Göğüş, Uluslararası Kalkınma Hukuku Örgütü Danışma Kurulu ve Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyeliklerini sürdürüyor, T24'te dış politika konusunda yazılar yazıyor.

Hasan Göğüş'ün ayrıca 42 yıllık meslek anılarını derlediği, Doğan Kitap'tan yayımlanmış "Zor Başkentlerde Diplomasi" ve köşe yazılarını topladığı İdeal Kitap'tan yayımlanmış "Diplomasi Yazıları" isimli iki kitabı bulunmaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Nerede kaldı Avrupa Birliği’nin ortak dış ve güvenlik politikası?

Bugün gelinen noktada AB’nin ortak bir dış politikasından bahsetmek mümkün değil. Kıbrıs ve Yunanistan’la ilişkiler babında Türkiye’yi kınamak haricinde hiçbir konuda ortak politikalar üretilemiyor. İsrail’in Gazze’deki katliamları, Suriye, Ukrayna gibi Avrupa güvenliğini doğrudan ilgilendiren sorunlarda sessiz kalıyorlar. Esasen uzun bir süredir can çekişmekte olan ortak dış ve güvenlik politikasına 1 Temmuz’da AB dönem başkanlığını devralan Orban’ın Macaristan’ı son noktayı koydu

Suriye sarmalında kırk yıllık kani olur mu yani?

Türkiye’nin işi o kadar kolay değil. Suriye’nin Afganistanlaşması, Güneyimizin Peşavirleşmesine yol açabilir. HTŞ’nin içerisinde çok sayıda cihatçı gruplar yer alıyor. Bu grupların HTŞ’ye egemen olması halinde YPG/PYD’nin terör koridorunu önleyelim derken güney sınırlarımızda HTŞ’nin oluşturacağı bir terör koridoru ile karşılaşmamız pekâlâ mümkün

Kadınların fendi Netanyahu’yu yendi

Kamuoyunda “Lahey’i basma yasası” olarak da bilinen “Amerikan Askeri Personelini Koruma Yasası”, (ASPA) ayrıca Amerikan askerlerini kurtarmak için ABD’nin her türlü önlemi alabileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Trump yönetimi devraldığında hasbelkader bir Amerikan askeri UCM’lik olursa, maazallah, Trump bu yasaya dayanarak Lahey’i “cehenneme çevirmeye” kalkışabilir

"
"